bilgi@burhaneray.com +90 212 644 02 01

Danıştay 3. Dairesi

 

Tarih         : 16.01.2008

 

Esas No   : 2006/4377

 

Karar No  : 2008/96

 

VUK Md. 11

 

İYUK Md. 14, 49

 
MÜNFESİH ŞİRKET ADINA DAVA AÇILMASI

 

Şirketlerin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesiyle sona erdiğinden, ticaret sicilinden kaydı silinen, dolayısıyla tüzel kişiliği bulunmayan limited şirket adına gönderilen vergi ve ceza ihbarnamesinin hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağı

 


İstemin Özeti: Tasfiyesinin tamamlanması nedeniyle 16.6.2004 tarihinde ticaret sicilinden kaydı silinen limited şirketin 2000 takvim yılına ilişkin işlemleri, tasfiyesinin tamamlanması ve kaydının silinmesinden sonra incelenerek adına re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve fon payına karşı açılan davada; Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketlerin tüzel kişiliklerinin, ticaret sicilinden silinmesiyle sona ereceği bu nedenle, ticaret sicilinden silindiği 16.06.2004 tarihinden sonra borçlu kılınması mümkün olmayan münfesih şirket adına tarhiyat yapılamayacağı gerekçesiyle dava konusu vergi ve cezanın duyurulduğu ihbarnameyi iptal eden Vergi Mahkemesinin kararının; tüzelkişilerin tasfiye edilmiş olmalarının, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmayacağı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

 

Karar: Dosyanın incelenmesinden; 29.11.2002 tarihinde tasfiyeye giren ve 16.6.2004 tarihinde tasfiyesi sona ererek ticaret sicilinden kaydı silinen (…) Ltd. Şti.’nin, 2000 takvim yılı hesaplarının ticaret sicilinden silindikten sonra incelenerek adına vergi salınıp ceza kesildiği, vergi ve cezanın kaldırılması istemiyle vergisi ihtilaflı dönemde şirket ortağı olan (…) tarafından dava açıldığı anlaşılmaktadır.

 

İdare hukukuna göre idari davanın incelenebilmesi ve hükme bağlanabilmesi için davaya konu yapılan işlemin etkili olması yani hukuksal sonuç doğurabilir nitelik taşıması gerekir. Bu nitelikteki işlemler de ancak, hukuksal durumu etkilenenler tarafından dava konusu edilebilir.

 

Hukuksal sonuç doğurmayan işlemlerin idari davaya konu edilmesi; sonuç doğuran işlemlerin de hukuksal durumu etkilenmeyen kimseler tarafından dava konusu edilmesi mümkün olmadığından, etkisiz işlemlere karşı açılan davaların da ehliyetsiz kimseler tarafından açılan davalarda olduğu gibi esası incelenerek hüküm verilemez.

 

2577 sayılı Yasa’nın 49. maddesinin (1/c) bendinde; usul hükümlerine uyulmamış olması bozma nedeni olarak öngörülmüştür. Yasa yapıcı; usul hükümlerine uyulmaksızın verilen ilk derece yargı yeri kararlarının bozularak kaldırılmasını sağlamak üzere ‘hukuka aykırı karar verilmesi’ şeklindeki bozma nedeniyle yetinmemiş, bütün yargı kararlarının usul hükümlerine uyularak verilen kararlar olmasını amaçlamıştır. İdari davaya konu yapılamayacak bir işlem hakkında verilen iptal kararı gibi hukuk düzeninin ‘kişi’ tanımına almadığı bir varlık adına açılan davada verilen iptal kararının usul hükümlerine uyulmaksızın verilmiş kararlar olduğu açıktır.

 

Temyiz edilen karar; 2004 yılında tasfiyesi biten ve ticaret sicilinden kaydı silinen limited şirket hakkında verilmiştir. Davaya; kaydın silinmesinden sonraki tarihte düzenlenen ihbarnameyle duyurulan vergilendirme konu yapılmış ve temyiz edilen kararla ihbarname iptal edilmiştir.

 

Bir şirketin borçlu kılınabilmesi, ancak tüzel kişilik kazandığı tarih ile bu kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklıdır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmesiyle sona erer.

 

Bu nedenle ticaret sicilinden kaydı silindiğinden tüzel kişiliği bulunmayan limited şirket adına vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmesi hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağından, öncelikle bu vergilendirmenin idari davaya konu edilmesine olanak yoktur. Hukuksal varlığı sona ermiş bir kurumun yargı yerlerinden hukuksal koruma istemesi söz konusu olamayacağına göre vergi mahkemesi incelenemeyecek bir dava hakkında hüküm vermiş; hukuksal varlığı bulunmayan davacı şirket adına düzenlenen ihbarnamenin iptaline hükmetmiş ve idareyi yargılama giderlerine mahkûm etmiştir.

 

Diğer yönden münfesih şirketin yargı yerlerinde temsil edilebileceğinden de söz edilemez. Bu nedenle davacı ortak, varlığı sona eren şirketi temsil edemez.

 

Vergi mahkemesince; ticaret sicilinden kaydının silinmesiyle tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabul edilmesine rağmen usul hükümlerine uyulmaksızın idari davaya konu edilmesi mümkün olmayan ihbarnamenin iptaline hükmedilmesi hukuka uygun düşmemiştir.

 

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.